Enkazlardaki büyük tehlike: Asbest minerali

Asbest minerali (Asbestos), doğal olarak oluşan, lifli ve kanserojen yapıya sahip silikat (magnezyum silikat, kalsiyum-magnezyum silikat, demir-magnezyum silikat) bileşimindeki bir grup mineralin ortak adıdır. Amerika Birleşik Devletleri Çevre Koruma Ajansı, asbesti ısı direnci ve yangın geciktirici özelliklere sahip kaya veya toprakta bulunan bir mineral elyaf olarak tanımlamaktadır.
Asbest, iki ana mineral grubuna ayrılmaktadır ve altı ana asbest minerali vardır: Serpantin ve Amfibol. Serpantin grubu, yalnızca bir lifli silikat minerali olan, asbest üretiminin %90’ını oluşturan krizotil mineralini içerir. Bu mineral katmanlı bir silikat yapıya sahiptir. Diğer beş asbest formu zincir yapıya sahip amfibol tipine aittir. Bu grupta aktinolit, tremolit, krosidolit (riebekitin lifli formu, mavi asbest), antofillit ve amosit (gruneritin lifli formu, kahverengi asbest) gibi mineralleri kapsamaktadır (Şekil 1). Hem serpantin hem de amfibol asbest arasında, krosidolit genellikle en kanserojen olarak kabul edilmektedir.

Asbest, yüksek gerilme direnci, termal, elektrik, denge ve kimyasal direnç gibi bazı temel özellikleri nedeniyle otomobil, inşaat ve kimya endüstrisinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Ek olarak, asbest minerali, insan sağlığına zararlı etki göstermektedir ve farklı kanser türlerine (örneğin mezotelyoma) sebep olabilmektedir. Bu sebeple, asbest kullanımı birçok ülkede 1980’lerden beri yasaklanmıştır ama asbest içeren malzemeler (ACM’ler) 1990’lardan önce inşa edilen ve yenilenen birçok binada hala mevcut olduğundan, asbest minerali hala nüfusun günlük yaşamının bir parçasıdır ve büyük tehlike içermektedir.

Bu mineral, akciğer kanseri ve mezotelyoma gibi bir dizi hastalığına sebep olduğu bilinmektedir. ABD’de, 1926 yılında asbest minerali Mesleki Güvenlik ve Sağlık İdaresi tarafından zehirli bir madde olarak belirlenmiştir; ancak asbesti mezotelyoma ile ilişkilendiren bilimsel kanıt, 1960 yılında Wagner ve meslektaşlarının 33 vakanın 32’sinde bu bulguyu bulmasıyla kanıtlamışlardır. Asbest liflerinin solunması, akciğerlerin alt bölgelerinde bilateral interstisyel fibröz gelişimine yol açtığı bilinmektedir. Asbest liflerine uzun süre maruz kalınması durumunda, fibrozis plevraya yakın ciddi bir hastalığa dönüşmektedir. İlk maruz kalma ile asbestozun ortaya çıkması arasında, genellikle 15-20 yıl arasında bir gecikme süresi vardır. Akciğere solunduktan sonra asbest tozu alveol bölgesine ulaşabilmektedir. Bu nedenle, alveoler makrofajlar, pulmoner epitel hücreleri, mezotel hücreleri, endotel hücreleri ve fibroblastlar dahil olmak üzere pulmoner parankimal hücrelerin tamamı, kemototoksik etkilerle hücre-lif etkileşimleri geliştirmeye duyarlı hale gelmektedir. Alveoller veya interstisyel makrofajlar, fibrozis gelişimindeki anahtar unsurlardır. Diğer enflamatuvar hücreler (T lenfositleri, nötrofiller, mast hücreleri) ise ikinci unsurlardır.

Malign mezotelyoma (MM), 2020’de 0,30 vaka (100.000 kişi başına) olarak tahmin edilen genel popülasyonda küresel insidansa sahip nadir bir kanserdir. MM, asbest liflerine ve diğer asbest benzeri liflere mesleki, çevresel ve ev içi maruz kalma ile ilişkili olabilmektedir. Prognozu ise, yaklaşık 9-12 aylık bir sağkalım ile genellikle kötüdür. MM tanısına ilk nedensel maruz kalma ile sınırlandırılan ortalama latent dönem, 20 ila 70 yıl arasında değişmekle birlikte yaklaşık 40 yıl olabilmektedir. Asbeste mesleki maruziyet, asbest madenciliği, asbest içeren malzemelerin (ACM’ler) imalatı, gemi yapımı ve onarımı, demiryolu vagonlarının bakımı ve inşaatı gibi çeşitli endüstriyel bağlamlarda meydana gelebilmektedir.
Asbest minerali, mikroskopla görülebilen çok sayıda küçük liflerden oluşmaktadır. Asbest içeren ürünler bozulduğunda asbest lifleri daha küçük parçalara ayrılır ve bu parçalar en küçük hava akımlarında bile havaya karışabilmektedir. Bu nedenle, kırılgan malzemeler tehlikeli atık olarak kabul edildikleri için binaların yıkımı ile asbest tehlikesi başlamaktadır. Asbest, zemin, bölme duvar, ısı yalıtımı, su ve kanalizasyon boruları, yani binaların bir bölümünü temsil eder, deprem etkisine de maruz kalabilmektedir.
Deprem meydana geldikten sonra, depremin vurduğu bölgelerde iş makineleri çalışmaya başlamaktadır. Bu sırada meydana gelen tozlar ile tozların içinde bulunan asbest büyük tehlike oluşturabilmektedir. Türkiye’de kullanımı 2013 yılında tamamen yasaklanmıştır ancak bundan önce yapılan binalarda yaygın olarak kullanılmıştır. Bu sebeple, enkaz bölgesinde ilk olarak FFP3 maskeleri (Bu koruma sınıfı solunum maskeleri hava kirliliğini soluma alanında maksimum koruma sunmaktadır) dağıtılmalıdır. Bu maskalerin bulunmaması durumunda cerrahi maske, atkı vb. kullanarak burunlarını ve ağızlarını bu bölgedeki insanların kapatması büyük önem taşımaktadır. Enkaz kaldırılmasında diğer bir önemli konu ise asbestin etkisinin azaltılması konusunda etkili olan en önemli şey sulama yapılmasıdır. Bu noktada tek tehdit etkeni asbest değildir. İnşaat atıkları içerisindeki tehlikeli atıklar geçirimsiz toprakta ve toprak üzerine membranlar yerleştirildikten sonra ortadan kaldırılmalıdır ve bu atıkların yer altı sularına karışması önlenmelidir.
Sonuç olarak, asbest mineralinin bilinen kanserojen etkileri göz önüne alındığında, genel sağlık tehlikesi olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle asbestli malzemelerin ortamdan uzaklaştırılması ve maruziyeti önlemek için asbeste karşı önlemler almak kritik öneme sahiptir.
Referanslar:
- Thives, L. P., Ghisi, E., Júnior, J. J. T., & Vieira, A. S. (2022). Is asbestos still a problem in the world? A current review. Journal of Environmental Management, 319, 115716.
- Binazzi, A., Di Marzio, D., Verardo, M., Migliore, E., Benfatto, L., Malacarne, D., … & ReNaM Working Group. (2022). Asbestos exposure and malignant mesothelioma in construction workers—Epidemiological remarks by the Italian National Mesothelioma Registry (Renam). International Journal of Environmental Research and Public Health, 19(1), 235.
- Dimiskovska, B. (2010). Environmental risks due to debris containing asbestos in post-earthquake conditions. Acta Geodaetica et Geophysica Hungarica, 45(3), 299-306.
- Kusiorowski, R., Zaremba, T., Piotrowski, J., & Adamek, J. (2012). Thermal decomposition of different types of asbestos. Journal of thermal analysis and calorimetry, 109(2), 693-704.
- Lucas, C. (2018). Miracle mineral or mesothelioma: cancer and asbestos in the USA. The Lancet Oncology, 19(7), 868.
- Hodgson JT , Darnton A . The quantitative risks of mesothelioma and lung cancer in relation to asbestos exposure. Ann Occup Hyg 2000;44:565–601.
- Slomovitz, B., De Haydu, C., Taub, M., Coleman, R. L., & Monk, B. J. (2021). Asbestos and ovarian cancer: examining the historical evidence. International Journal of Gynecologic Cancer, 31(1).
- Cai, C., Nishimura, T., Hwang, J., Hu, X. M., & Kuroda, A. (2021). Asbestos detection with fluorescence microscopy images and deep learning. Sensors, 21(13), 4582.
- Yao, S., DellaVentura, G., & Petibois, C. (2010). Analytical characterization of cell–asbestos fiber interactions in lung pathogenesis. Analytical and bioanalytical chemistry, 397, 2079-2089.
Kapak görseli: https://www.flickr.com/photos/polonium9/
Şekil 2. https://www.flickr.com/photos/jsjgeology/